Basına ve Kamuoyuna
İnkâr ve imha politikalarından kaynaklı olarak, otuz yıldır süren savaş sürecinde bir çok değerimizi kaybetmeye devam ederken, gerek dünyada ve orta doğudaki gelişmeler, gerekse de Kürt mücadelesinin ulaştığı düzey barış için müzakereyi zorunlu hale getirmiş ve umutların yeşermesine kaynaklık etmiştir.
Barışın mümkün olabileceğine dair umutlar büyürken, provokatörlerinde harekete geçebileceği beklenen bir durumdu. Dicle üniversitesinde birkaç gün önce meydana gelen olaylar, basında yazılıp çizildiği gibi öğrenciler arası bir olay olmadığı gibi, bazı çevrelerce de söylendiği gibi sosyalist solun tetiklediği bir olayda değildir. Türkiye sosyalist solu tüm eksikliklerine rağmen Kürtlerin haklı taleplerinin hep yanında olmuştur.
Üniversiteler bilim üretme mekanları, özgür düşüncenin üretildiği merkezler olması gerekirken, 12 eylül faşizminin kalıplarına sıkışmış, resmi ideoloji üretmenin ötesine geçememişlerdir. YÖK sistemini değiştirme iddiasıyla iktidara gelen AKP, maalesef cemaat koalisyonun YÖK’ünü oluşturmuştur. Bu sistem içerisinde göreve getirilen Dicle üniversitesi rektörünün ’de yönetebileceği üniversite ancak bu kadar olur. Rektör göreve geldiği günden bu yana çalışanlar arasında ayrımcı politikalarıyla ve öğrencilere karşı takındığı olumsuz tavırlarıyla bilinmektedir. Defalarca sendika olarak hatırlatmamıza rağmen uygulamalarından vaz geçmemiştir.
Bu olayla ilgili olarak üzerinde durulması gereken bir olguda polisin tavrıdır. Emekçilerin ve demokrat kesimlerin en sıradan demokratik etkinliğine karşı tahammülsüzlük gösteren, çocukların ellerinde toprak veya çamur izi bulunmasından, taş atmış sonucuna varan Diyarbakır polisi, çocukları gözaltına almak suretiyle yıllarca ceza almalarına sağlayabiliyor. Her neden se dışardan üniversiteye giden saldırganların ellerindeki sopa ve satırları görmeyip saldırıya uğrayan öğrencilere gaz bombalarıyla saldırabiliyor.
Toplumun tüm kesimlerini provokasyonlara karşı duyarlı olmaya çağırıyoruz.
Kasım BİRTEK
Şube Başkanı