Tüm halkımızın Newroz bayramını kutlarken, herkesi 18 Mart’ta yapılacak Newroz bayramı coşkusuna katılmaya çağırıyoruz.
Sivas katliamı davasının zaman aşımına uğraması dolayısıyla sorulan sorulara “hayırlı olsun” diyen başbakanın sevincine katılmadığımızı ve büyük üzüntü duyduğumuzu belirtmek istiyoruz.
Son söylenmesi gerekeni başta söylemek gerekirse eğitim ve öğretim alanında Anadilinde eğitim hakkı tanınmadıkça dünyanın en iyi sistemini getirseniz de başarı şansı yoktur.
Başbakan’ın “Dindar nesil yetiştirmek istiyoruz” söylemlerinden hemen sonra gündeme gelen zorunlu eğitimin kendi içinde kademelendirilerek 12 yıla çıkarılması girişimleri, bütün itirazlarımıza rağmen sürmektedir. AKP hükümeti, zorunlu eğitimin süresini arttırma bahanesiyle, aslında kendi arka bahçesi olarak gördüğü ve resmi ideolojinin merkezi haline getirmek istediği imam hatip okullarının cazip hale getirilmesidir.
Kanun teklifi, Meclis Milli Eğitim Komisyonu’nda görüşülürken yaşanan kavga ve iktidar partisinin zorbaca tavırları, Hükümetin düzenlemeyi yasalaştırmak için ne kadar kararlı olduğunu göstermektedir. Ancak meydan boş değildir. Bu düzenlemenin doğrudan muhatabı olan eğitim emekçileri, öğrenciler ve veliler olarak eğitimin piyasalaştırılması ve dinselleştirilmesi uygulamalarına karşı kitlesel duruşumuzu göstermeye kararlıyız.
Önümüzdeki günlerde Meclis Genel Kurulu’na gelmesi gereken düzenlemelere baktığımızda neden bu kadar kaygılı ve öfkeli olduğumuzun kamuoyu tarafından anlaşılmasının kolaylaşacağını düşünüyoruz;
- Kanun teklifinde yer alan, ilköğretim devlet okullarında parasızdır ifadesi komisyon görüşmelerinde metinden çıkarılarak, ilköğretimin tamamen paralı hale getirilmesinin ilk adımları atılmak istenmektedir.
- İlk 4 yılın “ilkokul”, ikinci 4 yılın “ortaokul” olarak tanımlanması nedeniyle, 5. sınıf okutan bütün öğretmenlerin “norm fazlası” haline gelmesi ve bakanlık tarafından başka görevlerde görevlendirilmesinin önü açılmıştır.
- 8.Sınıftan sonra devam mecburiyetinin kaldırılmış olması “Çocuk Gelinlerin” çoğalmasını beraberinde getirecektir.
- Yıllardır okulöncesi eğitimi yaygınlaştırmak için çalışmalar yapılmasına rağmen, yasa teklifinde okulöncesi eğitim zorunlu eğitimin dışında bırakmıştır.
- Zorunlu din dersinin kaldırılması ve anadilinde eğitim taleplerini karşılaması yönündeki toplumsal talepler göz ardı edilmiştir.
- İlkokul ve ortaokulun, “bağımsız binalarda” gerçekleşeceği iddia edilse de, okulların bu uygulama için yeterli altyapı ve donanıma sahip olmadığı gerçeği göz ardı edilmektedir.
- Bir taraftan uzun vadede seçme sınavlarının kaldırılacağı iddia edilirken, diğer taraftan kademeli eğitim uygulaması ile çocuklarımızın daha erken yaşlarda dershaneye gitmeleri teşvik edilmesi kesinlikle kabul edilmez bir durumdur.
Başbakan Meclis’teki grup toplantısında tüm Türkiye’ye meydan okumuş ve “hangi dilden anlıyorlarsa, o dilden konuşacağız” diyerek, 4+4+4 düzenlemesine itirazı olanlara resmen meydan okumuştur. Biz de buradan kendisine meydan okuyoruz. Bugün sevk alarak uyarımızı yapıyoruz. Eğer itirazlarımız dikkate alınmaz ve geri adım atılmazsa asıl o zaman, kimin hangi dilden anladığını hep birlikte göreceğiz.
Buradan hükümeti son kez uyarıyoruz;
Hangi siyasal ve ideolojik amaçlarla gündeme getirildiği açıkça belli olan düzenleme geri çekilmelidir. Bu konuda eğer gerçekten bir düzenleme yapılmak isteniyorsa bilimsel veriler ışığında, eğitim sisteminin ve toplumun gerçek ihtiyaçları doğrultusunda hareket edilmesi gerekmektedir.
Değerli Basın Emekçileri,
12 Eylül rejimi ile “hesaplaşma” adı altında, askeri darbenin generallerinin yargı önüne çıkarılmaya hazırlanıldığı bir dönemden geçiyoruz. Ancak böyle bir dönmede kamu emekçilerinin, işçilerin çalışma hayatına ilişkin yapılmak istenen düzenlemeler AKP iktidarının 12 Eylül zihniyetinin emek düşmanı temel karakteriyle herhangi bir sorunu olmadığını, aksine bu konuda darbe dönemi yönetimleri bile gölgede bırakmaya hevesli olduğunu göstermektedir.
Anayasada kamu emekçilerine sözde toplu sözleşme hakkı tanıyan 12 Eylül referandumunun üzerinden 16 ay, Üçlü Danışma Kurulu toplantılarının üzerinden 6 ay, Yasa Taslağının Bakanlar Kurulu’na gönderilmesinin üzerinden tam 100 gün geçti.
Bu yasa tasarısı, Üçlü Danışma Kurullarında konfederasyonların görüşlerinin taslağa yansıyacağına, kamu emekçilerinin toplu sözleşme hakkı yönünde düzenlemeler yapılacağına dair söz verenlerin bizi yanıltamayarak sözlerinin arkasında yine durmadığını göstermektedir. Kısacası bugüne kadarki pratiğinde defalarca şahit olduğumuz gibi AKP iktidarı, kamu emekçilerinin toplusözleşme hakkı konusunda da takiyede sınır tanımadığını göstermiştir.
Değerli Basın Emekçileri,
Tasarı ile toplu görüşmeden bile daha geride bir düzenleme getirilmek istenmektedir. Hizmet kolu toplu sözleşmelerine yer verilmeyen tasarı ile sendikaların talepleri yok sayılmaktadır. Bu resmen sendikaların var oluş gerekçesinin ortadan kaldırılması demektir.
Yasa tasarısında grevli toplu sözleşme hakkımız yasal teminat altına alınmadığı gibi, örgütlenme özgürlüğünün önündeki engeller de varlığını korumaktadır. Kapsamından tarafların belirlenmesine, uyuşmazlık halinden Hakem Kurulunun yetki ve bileşimine kadar özgür bir toplu pazarlık düzeni ile uzaktan yakından hiçbir ilgisi olmayan, hemen her alanda özgürlükleri tamamen kısıtlamayı hedefleyen bu yasa tasarısının özüne de ruhuna da tamamen yasakçı ve sınırlayıcı bir mantık hâkimdir.
Değerli Basın Emekçileri;
Bizler, Hak ve özgürlüklerimizi yok sayan bu yasa tasarısına karşı;
- Grev hakkımızın yasal teminat alındığı özgür bir Toplu Sözleşme düzeni için
- Örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm engeller kaldırılması için
- Her sendikanın üyeleri adına toplu sözleşme yapabilmesinin sağlanması için,
- Belediyelerle yıllardır yapılan Toplu Sözleşmelerin devam etmesi, bu konuda herhangi bir sınırlama getirilmemesi için
- Tüm çalışanlara insan onuruna yakışır bir ücret ve sağlıklı çalışma koşulları sağlanması ve çalışma yaşamının demokratikleştirilmesi için
Mücadelemizi kararlılıkla sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz. Komisyonlarda görüşüldükten sonra TBMM Genel Kuruluna sevk edilecek olan yasa sürecinin her aşamasına, tüm olanaklarımızı ve enerjimizi kullanarak müdahil olmaya devam edecek, eylem ve etkinliklerimizi artırarak sürdüreceğiz.
YAŞASIN GREVLİ TOPLU SÖZLEŞME MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN ÖRGÜTLÜ MÜCADELEMİZ!
YAŞASIN KESK!